Seyyid Ahmed er-Rufai’den Hikmetli Sözler

Her türlü hamd ü senâ âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.

Allah’ın salât ve selâmı, efendimiz Muhammed aleyhisselâma, O’nun soyuna ve bütün ashâbına olsun.

Yine Allah’ın selâmeti bizim ve Allah’ın salih kullarının üzerine olsun.

Naçiz kul Ahmedcik’den, kardeşiniz, muhteşem Şeyh Abüssemî Hâşimî’ye:

Allah; bizim, onun ve bütün Müslümanların yardımcısı olsun. Âmin!..

Ey kardeşim!

Sana, Allah’tan korkmayı ve Resûlullah sallallâhü aleyhi ve sellem’in sünnetine uymayı öğütler, bu nasîhatıma hırsla ve sımsıkı sarılmanı dilerim. Zîrâ benim bu öğütlerim, sana ve senin gibilere faydalı olacaktır. İnşâallah!..

Sakın bu öğütlerimi, onlara ehil olmayanlara vermeye kalkışma. Eğer böyle yaparsan, emâneti ehlinin gayrine vermekle haksızlık etmiş olursun.

Ey Abdüssemî!

Derviş, nefsine yardımcı olduğu ve ona dayandığı zaman rahatsız olur, sıkıntıya düşer. İşi Allah’a bıraktığı takdirde Allah Teâlâ onu çevresine muhtaç etmez. Kendisine yardım eder ve onu başarıya ulaştırır.

Akıl, faydalar hazînesi ve saâdet iksiridir.

İlim; dünyada şeref, âhirete yüceliktir.

Âriyet – emânet nesne ile ancak hakka karşı perdelenmiş olanlar iktifa de eder.

Kendi çocuğunu kaybetmiş ağıtçı, kiralık ağıtçı gibi değildir.

Din büyüklerinin etrafında nice takunya sesleri uçtu ve niceleri dininden oldu.

Ağızdan çıkan iki söz vardır ki, dinde iki gediktir. Bunlardan biri “vahdet” üzre konuşmaktır. Diğeri de tahdîs-i nîmet hududunu aşan şathiyyatdır.

Kişinin sicil defter, arkadaşlarıdır, kendisiyle hemhâl olduğu kişilerdir.

İnsanların çektikleri bütün meşakkatler hep baş olma sevdası ve nefsin şiddetli arzuları için. Bütün hesapları da, gene baş olma ve nefsin arzularını tatmin etme üzerine. Bütün gayeler bu ikisinde toplanmış…

Şerîata aykırı olan her iddia zındıklıktır.

Allah’ı tanımanın son hududu, keyfiyetsiz ve mekândan münezzeh olarak O’nun varlığına kat’iyetle inanmaktır.

Hakka karşı perdeli olanlar için, ölüm hastalığının ağırlığının hissedilmesi Allah’ı tanıma basamaklarının ilkidir. İşte bunun içindir ki, bize şöyle denmiştir:

–          Ölmeden önce ölünüz!.. [Keşf’ül Hafa 2/291]

Ölüm hâli, perdeleri kaldırır. Nitekim hadîsde şöyle vârit olmuştur:

–          İnsanlar uykuda (gaflet uykusunda)dırlar. Öldükleri zaman uyanırlar. [Keşf’ül Hafa 2/312]

Allah’ı O’na lâyık olmayan sıfatlardan tenzih etmeden önceki tevhidinin tamâmı şirktir.

Tevhîd, kalbde bulunan bâtınî öyle bir kuvvettir ki, Allah’a atâlet isnâdına ve O’nun bir şeye benzetilmesine mâni olur.

Git, Allah’ın huzuruna lâyık olmayan duygu ve temayüllerden temizlen de gel!

Allah’ın yoluna muvafık olmayan her hâl ve hareketin, bir hayalden, bir vehimden ibarettir.

 

 

Ey miskin!

Ucüb; kendini beğenmişlik atından in!

Nice hatâlar, nice sürçmeler vardır ki, kişiyi çukura düşürür.

Nice ilimler vardır ki, semeresi cehalettir. Nice câhillijler de vardır ki, semeresi ilimdir.

İlmin getireceği enfedilik sende nasıl bulunsun ki, sen, ilmine zillet kisvesini giydirmişsin!

Saçına sakalına sürdüğün boyanın ihtiyârlığını örttüğünü sanma. O bya, sâdece saçının saklaının rengini değiştirir. İhtiyarlığını örtmez, gidermez.

Eğer kişi, bir dağdan diğer bir dağa bir adımda gidebiliyor olsa onun, bunu yapmağa kalkışmaması ve yerinde oturması daha faziletlidir. Yine, salâhiyetli dahi olsa, kişinin, Allah’ın zâtı ve sıfatları hakkında konuşmaktansa sükût etmesi daha faziletli bir davranıştır.

Kim ki halka karşı kibirlenir ve kendisini onlardan üstün görürse, Allah katında alçalır.

Kim ki kendisini kulların üstünde görürse Allah’ın nazarında düşer.

Her hâlin, başka bir hâle dönüşmesi yine kendi içinden olur. Her zâhirin kendisinde yine kendisini gizleyen hassa mevcuttur.

Kim ki sabır gömleğini giyerse acelenin oklarından sâlim olur.

Sarsılmaz îmân sâhibi kişi için yüksek bir dağın tepesine bir mızrak dikilerek orası işaretlense ve kişi oraya bırakılsa, ayruca sekzigece rüzgârları da üzerine esse o kişinin bir kulı bile kıpırdatamazlar.

Yalancı, hep bid’atlarla birlikte olur, bid’atlara arka çıkar. Akıllı kişinin hedefi ise onlardan uzak durmaktır.

Kim ki kemâle ererse, onun nefsi, Rabbından gayri her şeyden uzaklaşır.

Yaratılmışların tamamı ona ne zarar verebilir, ne de fayda getirebilir.

Allah’ın kulları ile arasında gerdiği nice perdeler vardır. Kim ki bu perdeleri kaldırabilirse işte o, Allah’a vasıl olur.

Şânı yüce olan Allah’dan gayrisinden emin olmak, korkusunun ta kendisidir. Allah’dan korkmak ise, O’ndan başkasınandan emin olmak demektir.

Erkam Yayınları – Hakk’ı Arayanlara Düsturlar – Seyyid Ahmed er-Rufai