Derleyen: Şahin KARATAŞ
Her yörenin bir manevi büyüğü vardır. O yöre insanının, toprağın üstündeki gönül
sultanlarına olduğu gibi, toprağın altındaki bu mümtaz HAK dostlarına da sahip çıkması bir
vecibedir. Yakın çevremizde Kastamonu’da Şeyh Şaban-ı Velî, Çerkeş’te Pirî Sânî,
Atkaracalar’da Hoşlamlar, Gerede’de Ramazan Efendi, Bolu’da Hayreddin Tokadî,
Bartın’da Ebu’d-Derdâ, Safranbolu’da Ergüllü Baba bildiğimiz ziyaret yerleridir.
Bu manada Karabük’ümüzün manevi kurucusu Horasan evliyalarından Bahaddin
Gazi Hazretleridir. Bahaddin Gazi, yaklaşık 300 yıl kadar önce yöremize Horasan’dan gelmiş
bir veli, bir mürşid-i kamil, bir Alp Eren’dir. 13 haneli bir köy olan şimdiki Karabük
Mahallesi’ne yerleşip, köyde çobanlık yapmaya başlamıştır. Allah dostlarının üzerinde
evliyalık hırkası yoktur. Zahiren bakıldığında herkes gibi bir insandır. Ancak bütün HAK
dostları gibi, Bahaddin Gazi Hazretleri de hem gönül imarı, hem yörenin imarı için büyük
uğraş vermişlerdir.
Karabük Köyüne yaptırdığı cami ile Kayabaşı Köprüsü O’nun tanınmasını ve şöhrete
ulaşmasını sağlamıştır. Şöyle ki Bahaddin Gazi Hazretleri cami yapımından sonra Kayabaşı
ile Karabük arasında bir bağlantı kurabilmek için şimdiki Kayabaşı Köprüsü’nün üst tarafında
bir köprü yapmaya karar verir. Köylüler de kendisine yardımcı olurlar. Bu Allah dostu bu
köprü yapımında mimardır, taş ustasıdır, demircidir, marangozdur ve de nakliyecidir. Yaptığı
köprünün ayakları taştan olup, Horasan Harcı ile bağlanmış, köprü hâlen sapasağlam
durmaktadır. Köprünün kerestelerini Dövme Demirle tutturmuştur.
En fazla dikkat çeken olay ise gerekli ağaç ve keresteleri Allah’ın ona lutfettiği
kerâmetle ormandaki geyiklere taşıtmasıdır. Bahaddin Gazi’nin bu işleri nasıl yaptığını merak
eden köylüler, ormandan gelirken gece önünü beklerler ve keresteleri geyiklerle çektiğini
görünce velî olduğunu anlayıp tutum ve davranışlarını değiştirerek, artık ona bir çoban gibi
davranmamışlar, bir Allah dostuna yapılması gerekli hürmeti göstermişlerdir.
Bahaddin Gazi Hazretleri ise. Velilik sırrı herkes tarafından öğrenilip halkın ilgi ve
teveccühü artınca, âhirete hicret etmeyi arzu etmiştir. Vefatından birkaç gün önce ailesine
“Eğer 3 gün içinde eve dönmez isem, danamı peşime salıverin, o beni bulur!” diye
vasiyet ederek evden ayrılır.
Nihayet Karabük’e 28 km uzaklıktaki Dede Yaylası mevkiine kadar gider ve ruhunu
Rabb’ına teslim ederek bu fâni âleme vedâ eder. Türbesi burada olup, ziyârete açıktır. Ruhu
şad olsun. Mevlâ şefâatine nail eylesin…
“Elâ inne evliyâAllahi lâ havfün aleyhim ve lâ hüm yahzenûn” Yûnus sûresi, 62.
(Onlar Allah’ın velî kullarıdır ki, Onlar için ne bir korku, ne bir hüzün vardır.)
Bu mubârek zatın ismini sonsuza dek yaşatmak üzere O’nun adına bir vakıf
kurulmuştur. İnşaallah hayırlı hizmetlere vesile olacaktır.